EĞİTİMDE BÜYÜK ADIM

sinavdonemi - -

Ç Harfi ile Başlayan Deyimler

0 yorum

Ç Harfi ile Başlayan Deyimler

Çaba göstermek: Bir işi başarmak için uğraşmak, kuvvet harcamak. “Çaba göstermeden amacına ulaşamazsın.”
Çağ açmak: Yeni bir gidişin, tutumun öncüsü olmak; evrensel bir gidişe yol açmak. “İstanbul’un fethiyle yeni bir çağ açıldı.”
Çakar almaz: İşe yarar gibi görünse de aslında yararsız, bozuk olan. “Çakar almaz bir tabancayla bizi korkutacağını sanmıştı.”
Çakı gibi: Canlı ve atik, çevik. “Çakı gibi delikanlı olmuş.”
Çalımından geçilmemek: Çok kibirli, kurumlu olmak; büyüklük taslamak, gösteriş yapmak. “Adamın çalımından geçilmiyor, ona laf anlatmak çok zor.”
Çalım satmak (caka satmak): Büyüklük taslamak, kurularak davranmak.

Çalıp çırpmak: Eline ne geçerse (az ve çok) çalmak, bu yolla kazanç sağlamak. “Yoksul kalınca çalıp çırpmaya başladı.”
Çam devirmek: Farkında olmadan karşısındakini kıracak ya da kötü bir sonuca yol açacak söz söylemek, davranışta bulunmak. “Onun da çam devirmede üstüne yok hani.”
Çam yarması: İri gövdeli insan.
Çanak tutmak (açmak): 1. Söz ve davranışlarıyla kavgaya, kargaşaya yol açmak. 2. Dilenmek. “Onun bu işe çanak tutmasına fırsat vermeyeceğim.”
Çanak yalayıcı: Dalkavuk, çıkarı için dalkavukluk eden. “Çanak yalayıcılar gün geçtikçe artıyor.”
Çan çan etmek: Gerekli gereksiz sürekli konuşmak, yüksek sesle devamlı gevezelik etmek. “Başımda ne çan çan edip duruyorsun, kes artık şu sesini.”
Çanına ot tıkamak: Bir daha sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma sokmak. “Elbet sizin de çanınıza ot tıkayacağım gün gelecek.”
Çantada (torbada) keklik: “Ele geçirilmesi o kadar kesin ki elde edilmiş sayılır” anlamında kullanılır. “Beni çantada keklik sanıyor ama yanılıyor.”
Çaptan düşmek: Önceleri iyi olan durumu sonradan bozulmuş olmak; çalışma gücü, verimi tükenmiş olmak. “Adamın bir ayda çaptan düşeceğini sandılar.”
Çar çur etmek: Gereksiz, lüzumsuz yere harcayıp tüketmek. “Paranı sakın çarçur edeyim deme.”
Çarıklı erkânıharp: Daha ziyade öğrenimi olmayan ama kafası çalışan, kurnaz ve uyanık köylüler için şaka yollu kullanılır.
Çark etmek: Dönmek, geri dönmek. “Birkaç adım sonra çark ediniz.”
Çarkına okumak: Bozmak, çalışamaz hâle getirmek, zarar vermek; birine büyük kötülük yapmak. “Eline alır almaz saatin çarkına okudu.”
Çarşamba pazarı: Her şeyi açıkta olan, karmakarışık yer. “Etrafı çarşamba pazarı gibi yapmış çocuklar.”
Çarşaf gibi: Dalgasız, dümdüz ve durgun. “Deniz çarşaf gibiydi.”
Çat kapı: Aniden, beklenmedik bir anda. “Oturuyorduk, çat kapı çıkageldiler.”
Çat pat: 1. Ara sıra. 2. Yarım yamalak, biraz. 3. Vakitli vakitsiz, uygunsuz zamanlarda. “Çat pat okuması var diye mektubu ona uzattılar.”
Çayı görmeden paçaları sıvamak: Ham hayaller kurmak; henüz zamanı gelmediği hâlde yapılacak bir iş, meydana gelebilecek bir olay için hazırlıklara girişmek. “Durun bakalım hele, çayı görmeden paçaları sıvamayın, bir haber ulaşsın önce.”
Çehre züğürdü: Çirkin, suratsız, yüzü yakışıksız. “Oğlanı çehre züğürdü bir kızla evlenmek zorunda bıraktılar.”
Çekeceği olmak: Çok acı çekeceği, sıkıntıya gireceği bir iş ya da durumla karşılaşacağı sezilir olmak. “Öyle anlaşılıyor ki bu çavuştan çekeceğimiz var.”
Çekidüzen vermek: Karışıklığı, dağınıklığı, başıbozukluğu gidermek. “Kendine bir çeki düzen vermelisin artık.”
Çekip çevirmek: Yönetmek, düzene sokmak, hâle yola koymak, çalışmasını sağlamak. “Tek başıma bu işi çekip çeviremem ki!”
Çekip gitmek: Savuşmak, bırakıp gitmek, kimseye danışmadan ayrılmak. “Aradığını bulamayınca çekip gitti.”
Çekirdekten yetişme: Bir işi küçük yaştan, çıraklıktan başlayarak öğrenme ve o işte ustalaşma. “Ali, çekirdekten yetişmiş bir marangozdu.”
Çekişe çekişe pazarlık (etmek): Bir malı ucuza almak, ya da pahalıya satmak için titizce uzun süre yapılan pazarlık. “Babam çok istediği atı alabilmek için, atın sahibiyle çekişe çekişe pazarlık etmeye başladı.”
Çelme takmak: 1. Ayağını bacağına geçirerek yıkmaya çalışmak. 2. Bir işin gelişmesini engellemek veya bir kimsenin iyi yürüyen işini bozmak. “Sakin sakin giden arkadaşını çelmek takarak yere düşürdü.”
Çene çalmak: Gevezelik ederek, çok konuşarak vakit geçirmek. “Komşu kadınları çene çalmaya bayılırlar.”
Çenesi düşük: Geveze, çok konuşan, gereksiz şeyler söyleyen. “Senin kadar çenesi düşük bir adam daha görmedim.”
Çenesi kuvvetli: Söylemekten yorulmayan, söylediği sözlerle kendisini dinletmesini bilen. “İyi hatip, acaba çenesi kuvvetli hatip midir?”
Çene yarıştırmak: Karşılıklı gevezelik etmek, boş konuşmak. “Sizinle çene yarıştırılmaz doğrusu.”
Çetele tutmak: Hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çekmek. “Ahmet amca, veresiye verdiği mallar için çetele tutmaktan usanmıştı.”
Çetin ceviz: 1. Kırılması zor, kabuğu sert ceviz cinsi. 2. Yola getirilmesi, yenilmesi zor rakip; başarılması güç iş. “Şimdi anlıyordu rakibinin ne deneli çetin ceviz olduğunu.”


GOOGLE ARAMALARI:Ç Harfi ile Başlayan Deyimler,DEYİMLER SÖZLÜĞÜ,Deyimelr ve açıklamaları,deyimelrin anlamları,B Harfi ile Başlayan Deyimler


Yorum Gönder

Yorumunuza en kısa zamanda okunup cevap atılacaktır

Facebook

Derslere Yardımcı site www.sinavdonemi.blogspot.com