Felsefe nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Felsefe nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ağustos 2015 Cumartesi

BİLİM FELSEFESİ



BİLİM FELSEFESİ


Bilimin yapısını, doğasını, bilimsel kuramlarla gerçeklik arasındaki ilişkiyi ve bilimde yöntem problemini ele alır. Yani, bilim felsefesi, bilimle ilgili sorular sorarak, bilim üzerine felsefe yapar.

19. ve 20. yüzyıllarda bilimin olağan üstü başarı sağlaması, ona olan ilgiyi büyük ölçüde artırmış; bu ilgi, düşünen kişileri neyin bilim olduğu, neyin bilim olmadığı konusunda bir takım ölçütler aramaya ve bilimi sorgulamaya götürmüştür. Bunun sonucunda bilim, felsefenin konularından biri olmuştur.

[Zaman içinde doğa bilimlerinin, özellikle de matematiksel fiziğin gösterdiği gelişmeler filozofları çok etkilemiştir. Felsefenin de, bu bilimlerin kullandığı yöntemi kullanması gerektiği düşüncesi yaygınlaşmıştır. 19. yüzyılda egemen olan pozitivizmin de etkisiyle, tek doğru bilginin bilimsel bilgi olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Bundan dolayı felsefenin de bilimsel kılınması gerektiği ileri sürülüyordu. Bu anlayışta felsefe artık bilimlerin eleştirisiyle, bilimlerin yöntem sorunlarıyla uğraşacak bir alan olarak görülüyordu. Böylece felsefenin alanı daraltılıyordu. Bilgi, bilimle; felsefe de bilim felsefesiyle özdeşleştiriliyordu. Felsefe yapmak; bilim üzerine düşünmek, bilim mantığı yapmak, bilimin kavramlarını aydınlatmakla bir sayılıyordu.]

1. Bilime Farklı Yaklaşımlar

Filozofların, bilime ilişkin farklı açıklama gayretleri başlıca iki grupta ele alınmaktadır. Bunlar: “Ürün olarak bilim” ve “Etkinlik olarak bilim”dir.

a. Ürün Olarak Bilim

Bu yaklaşım, bilimi ve bilimsel kuramı, bilim adamının yaratıcı etkinliğinin ve çalışmasının sonucunda ortaya çıkan bir ürün olarak görür. Ürün olarak görülen bilimin yapısını, dilini ve yöntemini açıklamaya çalışır. Bilimi, olmuş bitmiş çalışmalarıyla değerlendirir ve çalışmanın ürünlerine bakarak anlayabileceğimizi öne sürer. Başlıca temsilcileri Carnap ve Reichenbach’tır.

Bu anlayışa göre, bilime ait metinler sembolik mantığın diline çevrilir ve bu metinlerin mantığı ortaya konur. Ancak bu şekilde bir önerme, olgusal olarak doğrulanabilir bir hale getirilebilir. Böylece bilim adamının subjektif değerlendirmede bulunabileceği ölçütler ortadan kalkar.

Bu görüşe göre bilimin tüm anlamlı önermeleri aynı zamanda doğrulanabilir önermelerdir. Bilim felsefesinin amacı da doğrulanabilir önermelerden yola çıkarak yeni kuramlar oluşturmaktır. Böyle bir kuram ancak sembolik mantığın yardımıyla temellendirilebilir. Mantık kurallarıyla öne sürülen varsayımlar, deney ve gözlemle doğrulanırsa kuram geçerli, yanlışlanırsa geçersiz olur.

b. Etkinlik Olarak Bilim

Bilimi bir süreç ve bilim adamlarından oluşan bilimsel topluluğun etkinliği olarak değerlendirir. Temsilciliğini T. Kuhn’un yaptığı bu yaklaşım, bilimsel araştırma sürecine giren tüm öğeleri özellikle de bilim dışı tüm öğeleri hesaba katar.

“Bilim bir etkinlik, bir süreç midir?”

“Bilim adamlarının bilimde rolü nedir?”

gibi sorulardan hareket ederek onu meydana getiren topluluğun iç yapısını, inançlarını, ilişkilerini, başkalarının bakış açılarını, kısacası bilimin meydana geldiği kültür ortamını dikkate alır.

Kuhn’a göre bilim, belli bir alanda bilim adamları topluluğunun gerçekleştirmekte olduğu bir etkinliktir. Kuhn, bu görüşünün temeline “paradigma” öğretisini koyar. Ona göre paradigma, olguları açıklamaya yönelik, kanılardan, inançlardan ve değer yargılarından oluşmuş bir çerçevedir. Bilim adamının dış dünyaya bakışını belirleyen bir kuram olmaktadır. Newton’un mekaniği, Kopernik’in güneş merkezli sistemi birer paradigma olmaktadır. Bilim adamları bu paradigmaya göre alanlarındaki problemleri çözmeye başlarlar.

Ancak benimsenen paradigma, problemlere çözüm getirmede yetersiz kaldığında, olguları açıklama gücü oldukça yüksek başka paradigmalar onun yerine geçer. Böylece bilimde ilerleme, bir paradigmadan diğer paradigmaya geçişle gerçekleşir. Örneğin Batlamyus’un yer merkezli sistemi, evrendeki olguları açıklamada yetersiz kalınca, onun yerine Kopernik’in güneş merkezli sistemi yeni paradigma olarak ortaya çıkmıştır.

Ancak bir paradigmadan diğer paradigmaya geçişte, psikolojik, toplumsal pek çok bilim dışı faktörler işe karışır. Bu nedenle Kuhn’a göre bilimsel etkinlikler rasyonel bir faaliyet olmamaktadır.

Kuhn, bir paradigmanın yerine diğerinin geçişini bilimsel devrim olarak niteler. Eski paradigma içinde ortaya çıkan birtakım anomalilerin, yani alışılmışın dışındaki soruların cevaplandırılmasında giderek artan güçlüklerle karşılaşılması bilimsel devrime neden olur.

2. Bilim Felsefesinde Klasik Görüş ve Eleştirisi

a. Bilime Klasik Görüş Açısından Bakış

Bu görüş Auguste Comte’un pozitivizmiyle temsil edilir.

Klasik görüşe göre genel olarak bilimsel yöntem tek ve aynıdır.

Bilim bir doğru boyunca ilerler. Bu, bilimin birikimli olarak ilerlediğinin ifadesidir.

Bilim nesneldir; çünkü bilim bizim dışımızdaki nesnel dünyayı konu olarak alır. Bilim adamının tarafsız olması nesnelliğin temel dayanaklarındandır.

Bütün bilimler birbirleriyle bağlantılıdır. Temelde de birleşirler.

b. Klasik Görüşe Yapılan Eleştiriler

Bu eleştiriler, temelde Kuhn’un görüşleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Bilimin nesnel olduğu doğru değildir. Çünkü bilim adamları ön yargılarla, inançlarla dünyaya bakarlar.

Bilim birikimli olarak ilerlemez. Bilimde kopukluklar, zikzaklar, hatta devrimler söz konusudur.

Bilimler temelde tek bir bilime indirgenemez. Gerçeğin farklı boyutlarını ancak farklı bilimler verebilir.

3. Bilimsel Yöntemin Özellikleri

Bilimsel yöntem, olguları betimleme ve açıklama amacıyla izlenen sistemli bilgi edinme yoludur. Bilimlerde yöntem, izlenecek alanın özelliklerine göre belirlenir.

Bilimsel yöntem, zihinsel etkinliği düzenleyen ve zihni hatalardan korumayı amaçlayan bir etkinliktir.

Bilimsel yöntemin başlıca aşamaları vardır. Bu aşamalar; olaylar hakkında gözlem yapılması, bu gözlemlerden hareketle varsayım oluşturulması, bu varsayımın sınanması, böylece bir yasaya veya genelleme olarak ifade edilen bir sonuca ulaşılması şeklindedir.

4. Bilimsel Açıklama ve Öndeyinin Özellikleri

Bilimsel açıklama “neden” sorusunun cevabıdır. “Ay ufuktayken neden tepede olduğundan daha büyük görünür?” sorusuna verilen cevap bir açıklama olacaktır.

Bilimsel öndeyi, bilimsel yasalara dayanılarak, henüz meydana gelmemiş olayları önceden kestirmek, tahmin etmektir. Güneş tutulmasının önceden kestirilmesi bilimsel öndeyiye bir örnektir. Bilimsel öndeyiler, olaylara ve olgulara ilişkin olarak önceden haber verir.

5. Bilimsel Kuramın Özellikleri

Kuram, bir takım ilkelerden, kurallardan yola çıkarak gerçekliği açıklamaya çalışan kavram çerçeveleridir. Darwin’in evrim kuramı gibi. Kuram, belli olgu türleriyle ilgili genellemeleri mantıksal bir düzene sokar.

Bilimsel kuramlar mantıksal bir sistemdir. Kendi içinde bir iç tutarlılığı vardır.

Bilimsel kuram felsefi bir dünya görüşünden farklıdır; çünkü kuram, belli bir olgu türüyle sınırlıdır. Ayrıca felsefi görüşün doğruluğu ya da yanlışlığından söz edilemezken, kuramın doğruluğundan ya da yanlışlığından söz edilebilir.

Kuramlar mutlak anlamda kesinleşmiş değildir. Zaman içinde değişiklikler içerebilirler.

6. Bilimin Değeri

a. Pratik Değeri

Hayatımızdaki faydalarını ifade eder. Rahatlık, konfor sağlama, acıları dindirme gibi. Bilimin pratik değeri daha çok teknolojiye bağlı ortaya çıkar. İnsan bu sayede doğal güçleri denetim altına almaya çalışır. Örnek olarak yıldırımlara karşı paratoner yapar. Bunun gibi, telefonun, uçağın icadı bilimin pratik değeriyle açıklanabilir.

b. Entellektüel Değeri

İnsanın bilme isteğini ve merakını tatmin eder. İnsanı kopyalama çalışmalarının temelinde bu merak yatmaktadır. Billim bu merakın tatmininde aracı olmaktadır.

c. Ahlaksal Değeri

İnsanlara kazandırdığı birtakım karakter özellikleri ve alışkanlıklar bilimin ahlaki değerini ortaya koymaktadır. Nesnel olabilmeyi, sorgulayıcı tavrı kazanmayı sağlar. Bu sayede insan geleneksel kanıların ve bilgilerin gerçeklerle test edilmesi gerektiğini öğrenir.

İnsana bu kadar faydasının yanında bilim, zararlı amaçlar için de kullanılabilir. Bu durumda insanın yaşamını kolaylaştırabilen bilim, yaşamı tehlikeye de sokabilmektedir. Örneğin atom bombası böyle bir tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Ancak bu durumda zararlı sonuçlardan sorumlu olan bilim değil, onu üretenler ya da zararlı amaçlar için kullananlardır.


FELSEFEYE GİRİŞ



FELSEFEYE GİRİŞ



İnsanların çeşitli hobileri vardır. Kimi sanatla, kimi sporla ilgilenir, kimileri de okumaktan hoşlanırlar. Hobi olarak arabalarla veya değerli taşlarla ilgilenen kimse, başkalarının da bunlarla aynı derecede ilgilenmesini bekleyemez.

Peki tüm insanları ilgilendirmesi gereken, kim olursa ve nerede yaşıyor olursa olsun bütün insanları ilgilendiren şeyler var mıdır? Bu soruya verilebilecek cevap “evet” tir. Tüm insanları ilgilendiren ve tüm insanların sormaları gereken bazı sorular vardır.

Hayatta en önemli şey nedir? diye sorulsa açlığın sınırında olan bir kişi “yiyecek” der. Sıcaktan bunalan bir kişi “serinlik” der. Kendisini yalnız hisseden birisi, “başka insanlarla beraber olmak” der.

Acaba tüm bu ihtiyaçlar karşılansa, yine de tüm insanları ilgilendiren ve ihtiyaç duydukları başka şeyler var mıdır? Evet, her şeyin ötesinde, insanların ihtiyaç duyduğu başka bir şey vardır: “İnsanlar, kim olduklarını ve neden yaşadıklarını bilmek” isterler.

Dünyanın ve yaşamın nasıl meydana geldiği sorusu, geçen yıl hangi takımın şampiyon olduğu sorusundan daha önemli ve büyük bir sorudur.

Felsefeyle tanışmanın yolu bazı sorular sormaktan geçer: Dünya nasıl yaratıldı, olan bitenin arkasında bir güç ve anlam var mı, ölümden sonra bir hayat var mı? vb.

Bu türden sorular çağlar boyunca insanları meşgul etmiştir. Yeryüzünde, insanın ne olduğunu ve dünyanın nasıl oluştuğunu sorgulamamış hiçbir uygarlık yoktur. Günümüzde de insanlar bu türden sorulara kendi cevaplarını vermek zorundadırlar. Tanrının varolup olmadığını veya öldükten sonra hayat olup olmadığını bir ansiklopediye bakıp öğrenemeyiz. Ansiklopediler bize nasıl yaşamamız gerektiğini de anlatamaz. Öte yandan bu güne kadar yaşamış başkalarının neler düşündüğünü bilmek, kendi dünya görüşümüzü oluşturmamıza yardım edebilir.

Eskiden sorulan soruların bir kısmını bugün bilim yanıtlamıştır. Bir zamanlar Ay’ın arka yüzünün nasıl olduğu insanlar için müthiş bir sırdı. Oysa bugün biz Ay’ın arka yüzünün nasıl olduğunu tam tamına bilebiliyoruz.

Felsefe, insanların hayretinden doğmuştur. İnsanlar, kendi varoluşlarına şaşarlar. Zaten felsefi soruların pek çoğu da böyle ortaya çıkar. Felsefi sorular, herkesi ilgilendirmekle beraber herkes filozof olamaz.

Değişik nedenlerden dolayı insanlar, gündelik hayatın öyle esiri olurlar ki hayatı sorgulamak onlar için çok geride kalır. Filozoflar için dünya, akıl almaz sırlarla dolu gizemli bir yerdir.

Felsefe deyince İ.Ö. 600 yıllarında doğmuş yeni bir düşünce biçimini vurguluyoruz. Felsefe terimini tarihte ilk kez Pythagoras’ın kullandığı ileri sürülür. Felsefe kelimesi Yunanca PHİLOSOPHİA teriminden gelmektedir. “Bilgiyi veya bilgeliği sevmek, araştırmak ve peşinden koşmak” anlamına gelmektedir. Bilginin sevilmesi ve istenmesi olarak felsefeyle uğraşanlara da filozof veya bilge insan denilmektedir. Bilginin ve bilgeliğin ne olduğu, felsefenin nasıl tanımlanacağı konusunda çok değişik görüşler vardır. Bu nedenle felsefenin tek bir tanımını yapmak oldukça zordur.

Felsefe insan düşüncesinin gelişimi sürecinde ortaya çıkmış bir bilgi türüdür. İnsanlar önceleri mitolojik bir yaklaşımla var olanı kavramaya çalışmışlardır. Efsane, söylenti, mit, hikaye, masal vb. gibi anlatılanların doğrultusunda evren açıklanmaktaydı. Buradaki bilgi insana ait değil, mitolojik varlıkların bilgisiydi.

İnsanlar mitoslardan sonra; dinsel açıklamalarla kendilerini ve evreni,dünyayı anlamaya çalışmışlardır. Fakat insanoğlu kne mitsel ne de dinsel öğreti ile yetindi. O, kendi aklı ve düşüncesiyle var olan her şeyi sorgulayarak felsefeyi ortaya çıkardı. Felsefe insan ürünü olan bir bilgidir.

Felsefe: İnsan evren ve değerleri açıklama amacıyla sürdürülen en geniş bir araştırma, birleştirici ve bütünleştirici bir açıklama gayretidir. İnsan merakının sistemli olarak tatmin edilmesidir.

Niçin felsefe gereklidir? Felsefe, düşünmeyi öğreten bir sanattır. Bizler insanız; akıl sahibi bir varlık olarak insanın en temel özelliği , düşünmesini bilmesi ve düşündüğünü çeşitli şekillerde diğer insanlara aktarmasıdır. Bu farklılığı bilinçli bir şekilde ortaya koymak ancak felsefe ile olanaklıdır. İnsanın doğası onun düşünmesi gerektiğini söyler. Felsefe, insanın aklının veya diğer düşünme yeteneklerini kullanarak var olan hakkında soru sorup, cevap arama etkinliğidir.

1. Felsefenin Özellikleri

a. Felsefe hakikatı araştırırken tüm zamanlar için geçerli olabilecek bilgiler ortaya koymaya çalışmaz.

b. Felsefe var olan her şey üzerinde düşünür. Onların neden başka türlü değil de, böyle olduklarını ve nereden geldiklerini yorumlar, onların içerikleri hakkında sorular sorar.

c. Felsefede sorular sorularak hakikat aranır; hatta bu sorular cevaplarından daha önemlidir.

d. Felsefe var olan şeylerin bütünü üzerinde durur ve var olan şeylerin ortak olan, birleştirici olan niteliğini ortaya koymaya çalışır.

e. Felsefe ile toplum arasında çok yakın bir ilişki vardır. Birbirlerinden etkilenirler.

f. Felsefenin sorularını filozof sorar. Filozof ile diğer insanların soru sorma biçiminde farklılık vardır. Günlük sorularda eylemde bulunmak, felsefenin sorularında ise aklın gücüne başvurmak gerekir.

g. Felsefe yapmak kolay değildir. Ancak zahmetli ve uzun bir uğraşın sonunda düşünmeyi becerenler felsefe yapabilir.

2. Felsefenin İşlevleri

a. Felsefe sayesinde binlerce yıldan beri ortaya konan fikir ve düşünceleri, bu düşünceleri yansıtan kavramları tanıma olanağı ortaya çıkar.

b. İnsanların anlama ve gerçeği görme ihtiyaçlarını giderir.

c. Felsefe büyük oluşum ve düşüncelerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

d. İnsanların her şeyi olduğu gibi kabul etmeleri yerine daha iyiye ulaşabilmek için sorgulayabilmelerine katkıda bulunur.

e. Felsefe henüz bilinmeyen konular üzerinde düşünmemizi sağlayarak, dünya görüşümüzü genişletir.

f. Felsefenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli temelleri sağlar.

g. Felsefe, ürettiği sorularla bilime yardımcı olur.

BİLGİ VE BİLGİ TÜRLERİ

İnsanoğlu kendi dışındaki nesneleri algıladığı gibi, kendi iç dünyasını da algılar. İnsandaki bu algılama ve tanıma etkinliğine “bilme”, elde edilene de “bilgi” denir. Bilginin oluşumunda iki öğe vardır. Bunlardan birisi algılayan, bilen, yani insandır. Diğeri ise bilinen, araştırılan, kendisine yönelinen şeydir. Bilgi edinme eyleminde bilene süje (özne), bilinene ise obje (nesne) adı verilir. Bu durumda bilginin süje ile obje arasındaki bir ilişki sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir. Bilgi edinme yalnızca algıya dayanmaz, düşünme de bilgi edinme yollarından biridir. Hem gerçek olanları hem de gerçek olmayanları içine alır.

1. Gündelik (Ampirik, Düzensiz) Bilgi

Bunlar günlük yaşamı kolaylaştıran bilgilerdir. Bu bilginin kaynağı duyu ve deneyimlerdir; geçerliliği ve doğruluğu kişisel deneyime dayanır; belli bir yöntemle elde edilmemiştir; genel geçerliliği yoktur; tesadüflerle veya başkalarından görmekle kazanılmıştır.

Subjektiftir.

Sonuçları kesin değildir.

Yararlı bir bilgidir; ama bazen insanları yanıltabilir.

Yöntemsiz olarak elde edilir.

Sistemli değildir.

2. Dini Bilgi

Din, mutlak varlığa ve onun vahiy ile bildirdiklerine dayanan bir sistemdir. Tanrı’nın mutlak gerçekliği, dinde her şeyi kuşatır. Dinde süje ve obje ilişkisi inanç bağı ile kurulmuştur. Tanrı’nın insanlar içinde seçtiği elçileri yani peygamberleri bir takım temel hakikatleri bildirmişlerdir.

3. Sanat Bilgisi

Sanat, güzeli yaratan, gerçekliği simgelerle anlatan etkinliktir. Hoşa giden, düşündüren biçimler yaratma çabasıdır. Sanatçı ile yöneldiği nesne arasındaki ilgiden doğan bir bilgidir.

Akla değil, duyguya, coşkuya ve sezgiye dayanır.

İfade araçları diğerlerinden farklıdır. (Ses, renk ve çeşitli şekiller)

Özneldir.

Yaratıcılığa dayanır.

Ürünleri somuttur.

4. Teknik Bilgi

Teknik, doğadaki nesneleri, bir amaca yönelik olarak araç haline getirmektir. Tekniğin amacı insan hayatını kolaylaştırmaktır. Tekniğin gelişimi ile bilimin gelişimi arasında sıkı bir bağ vardır. Teknik bilgide süje obje ilişkisi, bilim bilgisini uygulayarak hayatı kolaylaştırmak amacıyla kurulmaktadır.

İnsanlara yarar sağlar.

İnsanın yaşamını kolaylaştırır.

5. Bilimsel Bilgi

Evreni, toplumu ve insanı araştırma konusu yapan, bu araştırma konuları üzerinde, gözleme, deneye ve akla dayanarak, yöntemli bir şekilde elde edilen düzenli bilgiye bilimsel bilgi denir. Alanı çok geniştir. Konularını sebeplilik ilişkisine göre araştırır. Konusu ve yöntemi bakımından üçe ayrılır.

a. Formel Bilimler (İdeal Bilimler)

Bunlar doğada bulunmayan, duyularla algılanamayan, yalnızca düşüncede olan soyut objeleri konu alırlar.

Matematik ve mantık formel bilimlerdir. Bu bilimlerin konuları doğada yoktur. Bu nedenle onları deney yöntemiyle incelemek mümkün değildir. Kullandıkları yöntem tümdengelim (dedüksiyon) dir.

b. Doğa Bilimleri

Doğadaki olayları konu alan fizik, kimya, jeoloji, astronomi ve biyoloji gibi bilimlerdir. Konularını deney ve gözlemle incelerler. Tümevarım (endüksiyon) yöntemini kullanarak yasalara ulaşırlar. Temel özelliği olgusal oluşlarıdır. Bu durum, yargıların doğrudan ya da dolaylı gözlenebilen varlıklardan kaynaklandığını belirtir. Doğa bilimlerinde determinizm (nedenselllik, yani aynı nedenler aynı koşullarda aynı sonucu verir) anlayışı vardır.

c. İnsan Bilimleri

Bu bilimler insanları değişik yönleriyle ele alan bilim dallarıdır. Bunlara manevi bilimler de denir. Tarih, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi bilimlerdir. Konuları insanın varlığı, yapıp ettikleri, bilgisi ve iradesiyle meydana getirdiği olaylardır. Kullandıkları yöntem “anlama” dır.

Bilimin özellikleri

Tümevarım yöntemini kullanırlar.

Yasa ve genellemelere ulaşmaya çalışırlar.

Evrenseldir.

Nesneldir.

Kesindir, doğrulanabilme özelliği vardır.

Birikimli olarak ilerler.

Akıl ve mantık ilkelerini kullanır.

Uygulanabilir.

Değişebilme ve kendini yenileme özelliğine sahiptir.

Olgusaldır.

Tekrarlanma özelliğine sahiptir.

6. Felsefe Bilgisi

Felsefe bilgisi, insanın, evrenin niteliği ve yapısı hakkında gözlemlerine dayanarak düşünmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Evreni parçalara ayırmadan, bir bütün olarak kavramaya yönelik kuramsal araştırmalarla başlamıştır.

a. Felsefe Bilgisinin Özellikleri

Felsefenin açıklamalarında “kesinlik” ya da “bitmişlik” yoktur.

Felsefede filozofun kişiliği ve geçmiş yaşantısı önemli rol oynar.

Kapsamlı ve bütüncül bir bilgidir.

Esnek olup kendini daima yenileyebilir.

Mantık ilkelerinden yararlanır; sistemli ve tutarlı bir bilgidir.

Felsefe bilgisinin bilimlerdeki gibi öğrenilecek doğruları yoktur.

Eleştirel ve sorgulayıcıdır.

Olması gerekeni inceler.

Yığılan (kümülatif) bir bilgidir. Bu nedenle tarihinden soyutlanamaz.

Olgulara dayanma zorunluluğu yoktur.

Çağının koşullarından etkilenir.

Bilimlerin doğuşuna kaynaklık etmiştir.

Evrensel bir bilgidir.

Teknolojisi yoktur.

b. Felsefenin Çeşitli Alanlarla İlişkisi

ba. Felsefe – Bilim

Başlangıçta felsefe ile bilim birleşik bir durumdaydı. Tüm bilimler, önce matematik olmak üzere farklı zamanlarda felsefeden ayrılmışlardır. Felsefe de, bilim de sistemli bir şekilde hakikati ararlar. Düşünme ilkelerine uyarlar, eleştiriye açıktırlar, evreni, insanı, yaşamı açıklamaya çalışırlar.

Bunlara karşılık aralarında önemli farklılıklar vardır. Felsefe evreni bir bütün olarak ele alır ve daha çok soyut olaylarla ilgilenir.

Bilim ise kendisini duyu organlarıyla sınırlamıştır, doğayı ve evreni parçalara bölerek inceler. Felsefe bilginin temeline inmeye çalışır. Bilim, bilgi edinmeye çalışır ama bilginin temelini irdelemez.

bb. Felsefe – Din

Felsefe dine karşı değildir; felsefe için din, incelenecek konulardan sadece biridir. Felsefenin konusu içerisine giren bazı sorunlar dinin de konuları arasında yer alırlar.

Fakat felsefe ile dinin problemlere yaklaşımları çok farklıdır. Felsefe, problemleri akla, mantığa ve gerçeğe dayanarak çözmeye çalışır. Eleştiriler yapar. Oysa dinde esas olan imandır. Cevaplardan kuşku duyulamaz.

Bu bakımlardan felsefe ve din, birbirleriyle bağdaşmaz görünümdedirler. Fakat dindar bilinen nice düşünür felsefe yapmıştır, niceleri de felsefeyi sürdürmektedirler.



EĞİTİMDE BÜYÜK ADIM

sinavdonemi - -
Derslere Yardımcı site www.sinavdonemi.blogspot.com